24 Aralık 2013 Salı

Pearl Harbor: Komplo mu Baskın mı?

Japon İmparatorluk Donanması (IJN) uçaklarının 7 Aralık 1941 Pazar sabahı Hawaii'deki Pearl Harbor üssüne yaptığı saldırı tüm dünyada şok etkisi yarattı. ABD'nin İkinci Dünya Savaşı'na resmen girmesine neden olan bu saldırı, tarihin akışını dramatik bir şekilde değiştirdi. Etkileri günümüze kadar yansıyan Pearl Harbor saldırısı ne yazık ki tarih tutkunlarının bir numaralı düşmanı olan komplo teorilerini de beraberinde getirdi; bu gerçekten bir baskın mıydı yoksa ABD'nin saldırıdan önce haberi var mıydı?

İkinci Dünya Savaşı'nın en büyük komplo teorilerinin başında gelen bu iddiaya göre, ABD savaşa girmek için bahane ararken Japonların saldırgan tutumundan faydalandı.

UZAKDOĞU ISINIYOR

O dönem ABD'de savaşa girme taraftarı olmayan pasifistler oldukça güçlü durumdaydı. Eski kıtanın kendi kaderine terk edilmesini savunan bu görüş, ABD'yi yönetenlerin manevra sahasını kısıtlıyordu. Harbi uzaktan seyretmekle yetinen hükümet yine de yaptığı icraatlarla İngiltere'ye taraf bir tutum sergiliyordu. Britanya'ya gönderilen petrol ve hammadde sayesinde İngilizler, Almanlarla olan savaşını sürdürebiliyordu. Uzakdoğu'da ise Japon emperyalizmi oldukça saldırgan bir tutum sergiliyordu. Çin'deki işgalini genişleten Japon İmparatorluk Ordusu, müttefiki Almanya tarafından işgal edilen Fransa'nın Uzakdoğu sömürgelerine de el koydu. Ele geçirdiği bölgelerin sınırları Filipinler, Endonezya, Singapur'a dayanan Japonlar, müttefiklerin gözünde frenlenmesi gereken bir güç haline geldi. İngiltere ve ABD için son derece kritik sömürgeler olan bu yerler Japonların öncelikli hedefi oldu. Bu durumun verdiği rahatsızlık ABD'yi en büyük ihracatçısı konumundaki Japonya'ya karşı önlem almaya itti. Bir ada ülkesi olan ve hammadde konusunda sıkıntı yaşayan Japonya, ağır sanayisini işletebilmek için ABD'den gelen hurda metale ihtiyaç duyuyordu. Öte yandan donanmasının ve uçaklarının yakıtını da Amerika'dan sağlayan Japonya için en kötü senaryo bu ithalatın durmasıydı. Elinde böylesine büyük bir koz bulunduran ABD, Japonlardan işgallere son vermesini istedi. Bu notaya yanıt alamayan Amerikalılar, hurda metal ile petrol ihracatını askıya aldı. Korktuğu başına gelen Japonya için tek bir seçenek kalmıştı: Aradığı hammaddeleri bolca bulabileceği İngiliz ve ABD sömürgelerini ele geçirmek.

İşte komplo teorileri de burada ortaya çıkıyor. Sadece 6 aylık petrol stoğu bulunan Japonya, en yakınındaki petrol sahalarını ele geçirmek zorundaydı. Bu durumdan haberdar olan ABD ise Japonya'yı kendine saldırtarak savaşa girmek için gerekli bahaneyi de bulacaktı. Durum gerçekten de böyle oldu. Japon İmparatorluk Donanması'nın, Pearl Harbor saldırısı ABD'deki tüm politik grupların tek bir amaç uğruna birleşmesini sağladı. Artık, ülkedeki her vatandaş savaşa İngiltere tarafında girilmesini gerektiğini savunuyordu. ABD aradığı fırsatı bulmuş gibiydi. Bunu değerlendirerek savaşa girdi ve korkutucu üretim gücüyle birlikte savaşın gidişatına doğrudan etkide bulundu.

Tarih biliminin ilk kuralı olayları yaşandığı zamana göre değerlendirmektir. Vakaları o dönemin dinamiklerine göre okumak, araştırıcıyı yanılgıdan kurtarır. Bu kuralı dayanarak şöyle bir soru sorulabilir. Acaba ABD, o tarihe kadar eşine benzerine rastlanmamış böyle bir saldırıyı bekliyor muydu? Uçak gemisi teknolojisi o dönem çok yeni bir teknolojiydi ve bu gemilerden kalkan uçakların da kat edeceği mesafe kısıtlıydı. Öte yandan Japon anakarası ile Hawaii arasında binlerce kilometrelik uzaklık da hesaba katılması gereken bir unsurdu. Yani bu baskının bir komplo olup olmamasından çok Japonların saldırısının ne kadar cüretkar olduğunu tartışmak daha doğru olur. Tokyo Limanı'ndan hareket ederek koca bir okyanusu görünmeden geçip ABD'nin Pasifik'teki en büyük üssüne saldırmak gerçekten o dönemin şartlarına göre çok zordu. Daha önce de belirttiğim gibi 1940'ların teknolojisinin sınırları belliydi. Öte yandan ABD'nin Japonya'dan bir saldırı beklediği gerçekti çünkü iki ülke arasındaki diplomatik ilişki tam bir çıkmaza girmişti. Benim düşünceme göre ABD'nin ilk saldırı beklediği yer o dönemin şartları dikkate alındığında Filipinler'di.

O dönem ABD'nin elinde olan Filipinler gerek doğal kaynaklarıyla gerek coğrafi konumuyla Japon emperyalizminin iştahını kabartıyordu. Hem Japon Adaları'na yakınlığı hem de Yeni Gine'yi işgal etmek için sıçrama tahtası görevini üstlenecek olması Filipinleri çok değerli kılıyordu. ABD'li ünlü general Douglas MacArthur da bu durumun farkına varıp, Amerika'nın önceliğini Filipinler'in savunmasına vermesi gerektiğini savundu. Ancak Japonya'nın planları çok daha farklıydı. Filipinleri ve İngiltere'nin elindeki Singapur'u zaten işgal etmek zorunda olan Tokyo yönetimi aslında ABD uçak gemilerinden korkuyordu. Çünkü ABD uzun vadeli bir savaşta bu uçak gemilerinin yardımıyla ve üretim gücüyle düşmanını mağlup edecekti. Bu nedenle Amiral Yamamoto düşmana ölümcül bir yumruk indirmek için çok cüretkar bir plan hazırladı.

TORA TORA TORA!

Başlıktaki ismi alan Japon saldırısı direkt olarak ABD'nin Pasifik donanmasını hedef alıyordu. Akagi, Kaga, Soryu, Hiryu, Şokaku  ve Zikaku uçak gemilerinin katıldığı büyük Japon donanması kısacası ülkenin tüm gücü bu saldırı için toplanmıştı. Amaç, ABD uçak gemilerini ve ağır zırhlılarını savaş dışı bırakarak Pasifik Okyanusu'nu Japon egemenliğine almaktı. Ancak o gün Japonlar büyük bir hayalkırıklığına uğrayacaktı. Çünkü ABD uçak gemileri bir kaç gün önce üsten ayrılarak okyanusa açılmıştı. Sadece zırhlıları batıran İmparatorluk Donanması'na bağlı uçaklar ABD'nin 6 ay kadar felç olmasını sağladı ancak kati zaferi elde edemedi. Bu durumu özel olarak belirtmemin sebebi komplo teorisyenlerinin ABD'nin saldırıdan haberdar olduğu için uçak gemilerini kaçırdığını iddia etmeleridir. Kendi içinde tutarlı olan bu durum, Pearl Harbor üssünün o günkü durumu göz önüne alındığında komplo teorisinden öteye geçmez. Hawaii'de büyük bir deniz gücü bulunduran ABD bunun yanı sıra adaya USAAF'a (Hava Kuvvetleri) bağlı yüzlerce avcı ve bombardıman uçağı konuşlandırmış durumdaydı. Düşmanın, toplayabildiği tüm güçle kendine saldıracağını bilen bir ülkenin yapacağı tek şey rakibini tuzağa düşürmektir. Peki, ABD'nin baskından haberi varsa neden bombardıman uçaklarıyla düşman donanmasını imha etme fırsatını değerlendirmedi. Yahut neden Japon uçaklarının karşısına çıkıp onlarla çatışmadı. Uçak gemileri kurtulsa bile kaybedilen uçaklar ve pilotlar nedeniyle Japonya yine büyük yara almış olacaktı. Hem harbe katılmak için bahane olacak hem de Japonya'yı erkenden savaş dışı bırakacak bu durum neden değerlendirilmedi? ABD, 1942'deki Midway Savaşı öncesinde Japon telsiz konuşmalarının deşifresini yapmış ve Japon uçak gemilerini tuzağa düşürmüştü. Amerikalılar böyle bir fırsatı Pearl Harbor'da da hiç kuşkusuz kullanabilir, sayısız pilotunu ve yetişmiş denizcisini kaybetmezdi. Diyelim ki bu kayıpları göze aldı, yine de ne olursa olsun uçak gemilerine eskortluk edecek zırhlıları kaybetmeyi asla göze alamazdı. Çünkü zırhlılarını kaybeden ABD Donanması, 6 ay boyunca Pasifik'te Japonların karşısına çıkamadı ve bu süre içinde Japon İmparatorluk Ordusu neredeyse tüm Uzakdoğu'yu işgal ederek savaş için gerekli olan hammaddelere kavuştu.

Tüm bu saydıklarımın yanı sıra Pearl Harbor Baskını'na daha geniş bir çerçeveden bakarsak ABD için çok daha büyük riskler de mevcuttu. Japonya eğer saldırının hemen ardından felce uğramış Hawaii'ye asker çıkartmış olsaydı bu durum tamiri çok güç sorunlara yol açardı. Pasifik Okyanusu'nu tümüyle ele geçiren Japonlar, ABD anakarasının Batı kıyılarını tehdit altında tutabilirdi. Bununla yetinmeyen Tokyo yönetimi Panama Kanalı'na da saldırarak ABD'nin Pasifik-Atlantik bağlantısını koparabilirdi. Yani savaşa girme bahanesiyle alınacak risk karşılaştırıldığında bir devletin bunu kabul etmesi olanak dışıydı.

Öte yandan kısa vadede büyük risk yaratacak bir durum daha vardı. ABD'liler, Hawaii'ye bir saldırı ihtimalini aklından bile geçirmediği için donanması ve uçakları için gereken tüm yakıtı devasa depoların içinde açık alanda tutuyordu. Bu tamamen dolu yakıt tankları uçakların makineli tüfeklerinin mermileriyle bile delinecek incelikteydi. Japonların asıl amacı gemileri batırmak olduğu için bu yakıt tankları gözden kaçtı ve imha edilmedi. ABD'li uzmanlara göre eğer bu yakıt tankları Japon uçakları tarafından patlatılsaydı, donanma aylarca yakıt sıkıntısı çekebilirdi. Baskından önceden haberi olan ABD muhakkak ki bu yakıtı yeraltına inşa edeceği depolarda saklardı. Ancak durumu o dönemin şartlarına göre değerlendirirsek 1941 yılında kolay kolay hiçbir gücün Pasifik Okyanusu'nun ortasındaki Hawaii'ye ulaşamayacağını düşünmek ve yakıtı korumasız bırakmak ABD için tutarlı bir düşünce biçimiydi.

Kısacası Pearl Harbor Baskını bir komplo muydu, Amerika'nın bu baskından haberi var mıydı gibi sorular yerine olayın içeriği tartışılmalı. Japon İmparatorluk Donanması'nın Tokyo'dan demir alıp tam 6000 kilometrelik bir deniz yolculuğunun ardından yaptığı bu saldırıyı daha önce de belirttiğim gibi o dönemin şartlarına göre incelemek İkinci Dünya Savaşı hakkında araştırma yapanları düştükleri yanılgıdan kurtaracaktır.



1 yorum:

  1. Bence hiçbir şey göründüğü gibi değil. Beyinleri yanıltmaya ve uyuşturmaya yönelik hareketler yüzyıllar öncesinden başladı. Neye inanmamız gerektiği konusunda yanılgıya düşmemiz istedikleri bir sonuç. Ve maalesef bunu da başarıyorlar. Yazın için teşekkürler. Farklı bir perspektif olmuş.

    YanıtlaSil